Mahalli seçimler yaklaşıyor, aday adaylarının boy gösterileri hız kazandı. Ya mevcut görevdekileri sancılı süreç beklediği gerçeği nasıl görülüyor.
Hayat çok acımasızdır. Bazen insana güler, bazen insana çevredekileri güldürür. Yaptığın uygulamaların iyi değilse günü zamanı geldiğinde sana haddini bildirir. Aslanın gününe düşer arkana bakmadan gidersin. Dünyada iyilik iyidir. Kötülük vallaha seni bulur. Şimdi farkında olmayabilirsin. Soranlara anlatanlara gülüp ve nispet ederek geçip gidersin ancak bu yaptıklarına çok üzülsen de iş işten geçmiş olur. Çünkü zamanı geri çeviremezsin. Geliştireceğin taktikler artık işe yaramaz. Ölünün arkasından ağlayanların ölüyü diriltemediklerini anlarsın. Şimdi aslansın,yarın aslanın düştüğü güne düşersin unutma.Nasıl mı oku anlarsın.. Aslanın başına gelenleri birlikte okuyalım.
Aslanın ayağına kıymık batmış. Ayağı iltihaplanıp şişmiş. Aslan zor duruma düşmüş. Acısından inlerken, karşısına bir tavşan çıkmış. Yarı ürkek vaziyette sormuş:
- Kral hazretleri, hayır ola, nedir bu haliniz?
- Sorma tavşan kardeş, ayağımdan yaralıyım. Acım çok büyük!...
Tavşan, Aslanı o halde görünce, içinden geçenleri söyleyivermiş:
- Kral hazretleri, bizim gençler bu gece ava çıkmışlardı. Sakın seni bu hale getirenler, bizim gençler olmasın?...
- Aslan dağı inletircesine haykırmış:
- Ahhhhhh! Bu yara beni öldürür!...
Aslan yarasından ziyade, tavşan karşısında düştüğü duruma hayıflanmış.
Neyse... tavşan uzaklaşmış. Bu kez de tilki gelmiş. Tilki, biraz daha halden anlıyormuş. Aslanın ricasını kırmamış, ayağındaki kıymığı çıkarmaya razı olmuş. Ama aslanı ağaca bağlamak şartıyla. Aslan, çaresiz bu şartı kabul etmiş. Tilki de ayağının acısıyla kendisine zarar vermemesi için Aslanı ağaca bağlamış. Tilki kıymığı çıkarmış. Sıra gelmiş, çözmeye.
Aslan tilkiye yalvarmaya başlamış:
- Tilki kardeş, haydi çöz benim bağlarımı... Tilki cevap vermiş:
- Şimdi ayağındaki kıymıktan kurtuldun. Bu halde beni yemeyeceğini nereden bilebilirim. Kusura bakma, bağını çözemem!...
Tilki, Aslanı çözmeden gitmiş. Aslan aç ve bitkin durumda inlerken çakal gelmiş. Çakal da kafasına kafasına vurmaya başlamış. Hem vurup, hem söyleniyormuş:
- Kendini böyle bağlatan krala vurulmaz da ne yapılır?... Çakal, ömür boyu hissettiği aslan fobisini yenmek için aslanı güzelce dövdükten sonra oradan uzaklaşmış...Aslan yine kendi derdiyle baş başa kalmış. Bir süre sonra bir eşek gelmiş. Ürkek tavırlarla aslanın yanına yaklaşmış. Aslan, bütün derdini eşeğe dökmüş. Eşek, dayanamamış. aslanı çözmüş. Aslan serbest kalınca hızla oradan uzaklaşmaya başlamış. Eşek hayretle sormuş:
- Kral hazretleri, nereye gidiyorsun böyle sessiz sedasız?
Aslan, koşarak uzaklaşırken eşeği cevaplandırmış:
- Tavşandan ciğer delen lâf yiyen, tilkiye kendini bağlatan, çakaldan balyoz gibi yumruk yiyen ve senin gibi bir eşeğe esaret bağını çözdüren bir kralın krallığından ne olur ki?...Ben krallıktan da buradan da vazgeçtim. Siz kendinize yeni bir kral bulun artık!...
Kral gider soytarısı kalır. Soytarı şimdi kıymığın kralın ayağına batmasını istemez. Çünkü işi görülmektedir.
Soytarı kraldan daha çok kralcıdır. Krala toz kondurmaz, yalanları ve yalancı şahitleriyle kralın ruhunu okşatır. Aslında kral farkında olmadan, kraldan intikamını almaktadır. Kralı yolcu ettiğinde göreceksiniz kralı yerden yere vuracaktır. Son sözü kral öldü yaşasın yeni kral diyecektir;ancak halk soytarıyı tanıyıp yaptıklarına misilleme verecektir.